Pub Story Nostalji Kuşağı Sunar: Türkiye’de 1930’larda Gece Hayatı

80’lerde Şişli civarındaki diskoteklerde, 90’larda Beyoğlu’ndaki salaş rock barlarda; 2000’lerin başında alternatif müzik çalan Kadıköy pub’larında ve boğazdaki şık gece kulüplerinde atan Türk gece hayatının nabzı, git gide tamamen ‘deneyim’ ve ‘keşif’ odaklı bir anlayışa kayıyor. Peki toplumsal ve teknolojik gelişmelerle her 10 yılda bir kabuk değiştiren Türkiye’deki gece hayatı 1930’lu yıllarda nasıldı dersiniz?

İstanbul Gecelerinin Işıltılı Yılları

Beyoğlu Lokantası, İstanbul

Tüm dünyayı etkileyen ve ‘Büyük Buhran’ ismi verilen küresel ekonomik krizin etkilerinin azalmasından sonra insanlar gece eğlencesine her zamankinden daha çok ihtiyaç duymaya başladılar. Yani 1930’lu yılların başından itibaren eğlence artık bir lüks olmaktan çıkıp ihtiyaç olarak nitelendirilmeye başladı. Bu dönemde İstanbul’daki gece hayatı da son derece ihtişamlı bir dönemin eşiğindeydi. Özellikle 1919 -1920 yıllarında Bolşevik Devrimi’nden kaçıp İstanbul’a sığınan Beyaz Rusların ardı sıra açtığı müzikholler ve restoranlar İstanbul’daki gece hayatının rengini belirlemeye başladı. Hatta dönemin efsane gazinosu Maxim de bu yıllardı hizmete girmiş bir mekandı. Rus vatandaşı Moskovalı işletmeci Frederick Thomas tarafından açılan Maxim kısa süre içinde o kadar popüler oldu ki bir süre sonra İstanbul’a gelen yabancı sanatçılar, dansçılar ve gösteri gruplarının ilk adresi daima Maxim’di.

1930’lu yılların İstanbul gecelerinde öne çıkan bir diğer önemli detay da eğlencenin kışın Beyoğlu, Şişli ve Pangaltı üçgeninde devam ederken, havalar ısındığında Çubuklu, Sarıyer, Moda, Caddebostan ve Büyükada gibi yazlık mekanlara kaymasıydı. Özellikle bu bölgelerde bulunan Fransız esintili şehir kulüpleri hem yemek, hem konser hem de davetler için çokça tercih edilen mekanlardandı. Bu kulüplerde The Great Gatsby filminden fırlamış gibi duran şık konuklar eşliğinde buram buram batı kültürü kokan sofistike akşamlar yaşanırdı. Hatta hali hazırda Çiftehavuzlar’da bulunan Cercle d`Orient (Büyük Kulüp) bu mekanlar arasında, halen hizmet veren yegane işletmedir.

Doğu’nun ‘Küçük Paris’i: İzmir

Türkiye’nin en hayat dolu ve eğlenmeyi en çok seven kentlerinden olan İzmir, 1930’lu yıllarda da şimdikinden çok farklı değildi. Yabancı basın tarafından ‘Doğu’nun Küçük Paris’i’ olarak anılan İzmir, kendine has mimarisi ve renkli Levanten nüfusu ile gece hayatının çağının çok ötesinde olduğu bir kentti. Bu dönemde kentteki Rum nüfusun fazlalığından ötürü İzmir’de şahane geleneksel Rum tavernaları vardı. Özellikle İkiçeşmelik semti bu eğlenceli mekanların tek adresiydi.

Şehir Gazinosu, İzmir

Öte yandan bu yıllarda batıya özgü gazino ve revü kültürü de İzmir’de hızla yükselmekteydi. Bu mekanların en önemlileri ise şimdi Kordon Orduevi olan Şehir Gazinosu ve Bahribaba Parkı içinde yer alan İsmet Baba Gazinosu idi. 1930’lu yılların ortasında İzmir Enternasyonal Fuarı’nın hizmete girmesi ile İzmir’deki gazino kültürü daha da gelişti ve bugüne dek varlığını sürdüren Kübana Gazinosu ve Ada Gazinosu gibi mekanlar işte bu yıllarda açıldı.

Işıl Işıl Her Yer! Her Yer Sanki Pavyon!

Ankara Palas Oteli, Ulus

Bugünlerde Ankara gece hayatı deyince insanın zihninde Ezhel’in ‘Pavyon’ şarkısı çalmaya başlasa da 1930’lu yıllarda Ankara’da gece hayatı bambaşka bir karaktere sahipti. Genç cumhuriyetin de etkisiyle hızla çağdaşlaşan ve bürokratların yeni yuvası olan bu yeni başkent, doğal olarak sofistike bir eğlence anlayışına sahipti. Atatürk’ün de çeşitli balo ve resepsiyonlar için tercih ettiği Ankara Palas Oteli’nin balo salonu, bilhassa yurt dışından gelen swing ve çarliston gruplarının sahne aldığı bir mekandı.

Başkentte batı tarzı mekanların yanında bir de fasıl geceleri düzenleyen salaş meyhane ve gazinolar vardı. Özellikle Ulus ve Altındağ civarında konuşlanan bu mekanlar, zamanla Sıhhiye ve Kızılay’a doğru kaymaya başladı.

 

Play Store’dan indir: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.pubstory_app

App Store’dan indir: https://itunes.apple.com/gb/app/pub-story/id1391532307

Türkçe