Partilerde de İyi İnsanlar Olamayacaksak… / 6

Yiğitcan Erdoğan, Pub Story blog için yazdı.

Bir alt geçit var. Alt geçidin gözle görülebilecek her yerine graffitiler doluşturulmuş. Renkler birbirinin içine girip çıkıyor, ortaya oluşan şekillerden anlamlı bir kompozisyon çıkartmak büyük hayal gücü gerektiriyor ama işte zaten bu alt geçidi kapalı bir açık hava müzesine çeviren şey de bu. Herkes gelip gidip izini bırakmış sıvası akmış duvarlara; kaybetmiş bir şehir sanatını üzeri boyanmayan belediye duvarlarına kusmuş. Ne bakıp tek bir şey görmek mümkün ne de bakıp hiçbir şey görmemek.

Bu alt geçidin bir ucundan girip, öteki ucundan çıkan bir adam var. Adamın üzerinde spor bir ceket, içinde beyaz bir atlet; altında siyah bir pantolon, ayaklarında yıkık bir çift spor ayakkabı var. Kadrajı biraz yukarıya çıkartıyorsunuz, görüyorsunuz. Adamın suratında da bir gülümseme duruyor. Gülümseme kendinden çok memnun, çünkü bu adam bir partiye özel davet üzerine gidiyor.

Bu daveti özel kılan şey, şahsa özel yapılmış olması değil. Zaten davetler şahsa özel yapılan şeylerdir. Hayır, davet özel, çünkü özel bir sebeple yapılmış. Mevzubahis partide bir kadın var. Bu kadınla bu adamın bir flörtü olmuş. Güzel başlamış, bir buluşma yaşanmış. Biraz ekşime yaşanmış, adam da açıkçası ümidi kesmiş belirli bir noktadan sonra. Fakat sonra bir telefon almış. Telefon bir ucundan da işte o davet gelmiş, “Abi” demiş davet, “işte o kadın burada, sen gel diye beklediği çok belli, mutlaka gelmelisin.”

Yani kendinden memnun bir gülümsemeyle o partiye gitti diye suçlayabilir misiniz o adamı?

Hayır. Adamı suçlayacağımız yere daha gelmedik.

Şöyle; adam gidip kızın yanına oturacak. Konuşmaya başlayacaklar. Arkada müzik çalar, bir grup insan dans ederken o koltukta da hiçbir yere gitmeyen dümdüz bir muhabbet yaşanacak. Çok kısa süre içinde malum olacak ki kadın gecenin hiçbir noktasında adamı görmek istememiş aslında, şu an bu konuşmanın içinde bulunmaktan da memnun değil. Adam bunu duyunca şaşıracak. Bozulacak. O öz memnuniyet dönüp içeriye batmaya başlayacak. Kadın bir noktada kalkıp gidecek. Adamın içinde bir burukluk bırakacak. Bu burukluk dışarıya çıkacak.

Detayları önemli mi, bunu tahayyül edemiyorum. Partinin bitiminde bir grup insan baş başa kalacaklar, bunlardan bir tanesinin canı sıkkın olacak. Bizim adam, hikayemizin baş karakteri, o buruk insan içindeki tatsızlığı canı sıkkın olana vuracak. İsteyerek ya da istemeyerek, önemli değil. Kraldan çok kralcı yaklaşacak, kendi de çekinmeden deldiği kurallara bir saygısızlık bahane ederek canı sıkkın olanı azarlayacak. Halihazırda kırılgan olana saldırgan yaklaşacak, yere affedilemez bir ayıp yapıp bırakacak.

O adamın en büyük şansı her zaman etrafında iyi arkadaşlarının olmasıydı, o gece de bu şansı yaver gittiğinden bir noktada bu yaptığı suratına vurulacak. Bu suratına vurmayı anlayacak ve içselleştirecek adam, takiben geçecek birkaç gün içerisinde de kendini un çuvalı kadar ağır ve tatsız hissedecek. O gece suratında takipsiz bir gülümsemeyle bir tarafından çıktığı alt geçide aynı tarafından boynu bükük ve utanarak girecek.

İnsanların eğlenmek için bir araya gelmeleri, sizi insanlıktan uzaklaştığınız zaman ortaya çıkacak sonuçlardan muaf tutmaz. İnsanlar eğlenmelerinin ortasında da kırılgan ve zayıf olabilirler. Siz bu kırılganlığa baltayla dalarsanız etrafınızdaki insanlar bunu yanlış ve savurgan bulabilirler. Partiler varoluşun havzasıdır, insanların birbirleriyle özlerini paylaştıkları bir yerdir; biri bu havzadan koparsa zincirleme düşüş başlar. O adam o gece bu nemrutluk zincirini başlatan değildi şüphesiz. Ama kırmak onun elindeydi. Kırmadı.

Bu yüzden de suçlanmayı hak ediyor. Çünkü gerçekten, bir tatsızlık zincirini kıracaksanız, bunu yapmanın en ideal yeri zaten bir partidir. Partide de yapamayacaksanız, nerede? Herkesin eğlendiği bir gece de yapamayacaksanız, ne zaman?

Kıssadan hisse, partiler iyi insanlar olmak için yeterli dış destek ve kuvvete sahip olduğunuz yerlerdir. Kullanın. Her gün nasip olmaz.

Yazı dizimizin başka bir bölümünde bilahare görüşelim.

Türkçe