Gece? Geceleri Başka Bir Hikayedir ama Bazen ‘Olman’ Yetmez / 1

Yiğitcan Erdoğan, Pub Story blog için yazdı.

Bakın, bazen öyle kuru kuru olmak yetmez. Bir yerde olmaktan bahsetmiyorum, zaten olmak yerde yaşanmaz. Olmak, kişisel bir olgudur ve bazen olduğunuzdan farklı bir kişi olmanızın icap ettiği zamanlar olur. Bunun sebebi nedir, ne olabilir; ben söyleyemem. Bazen bir ilişki bitimidir, bazen bir ilişkinin başlama ihtimalidir; bazense sadece yerinde saymaktan daha iyi bir şey olacağı için gerekir. Günün sonunda tüm yolların çıktığı Roma aynı yerde durur. Bazen olduğunuzdan farklı bir kişi olmanızın icap ettiği zamanlar olur.  

Bu icabet illa sonsuza kadar sürecek diye bir şey yok. Bir kere başkası oldunuz mu, geriye dönemeyeceksiniz diye bir kural yok. Bir başkası ile bir öncekisi aynı bedende var olamayacak da demiyor kimse. Günlere bölünebilir mesela bu. Çok isterseniz, saatlere ayırarak da çalışabiliriz. Sabah kahvaltısı civarında daha miskin olmak kabulümdür. Öğleye doğru daha atılgan, belki iyi sonuçlar doğurur. Akşam vakti kahkahaya daha yatkın biri olmak iyi bir fikirdir mesela.

Gece? Geceleri başka bir hikayedir.

Benim olduğumdan farklı bir kişi olmamın en sert icap ettiği zaman, bir virajın ortasındaydım. Viraj bir ofiste yaşandı. Kafanızda canlansın diye anlatıyorum; ofis öyle şen şakrak bir ajans gibi gevşek değil ama böyle deyince de gözünüzde bir devlet dairesi canlanmasın. Kübikler var, yani masaları birbirinden ahşap paneller ayırıyor. Herkesin bir bilgisayarı var, o bilgisayara bakıyor. Herkes çok konuşuyor, çünkü iş bilgisayar başından çağrı almayı gerektiriyor. Çok da fazla kişi var içeride. Arada çağrısı biten kafasını kaldırıp bir bakıyor; merak ediyor çünkü kendisi gibi çağrısını bitiren varsa sohbet muhabbet açacak. Bir tanesi böyle bir arzuyla beni buluyor. Bir şeyler diyor. Ben geri cevap olarak bir şeyler diyorum. Bir noktada aramızda şöyle bir diyalog yaşanıyor:

“Photoshop biliyor musun peki?”
“Hayatta kalacak kadar.”

Bu ikinci cümleyi kuran benim. Şakayı beğendiyseniz, çok teşekkür ederim. Bana Photoshop bilip bilmediğimi soran güzel insan da çok beğeniyor. Sorma sebebi, bir logo tasarlatmak istiyorlar. Bir parti organizasyonları var; o kadar güzel olmasın ama, aynı Pub Story gibi. Öyle afilli bir tasarımları, insanları kabuklarından çıkarmaya yönelik akıllı yazılmış kuralları yok. Bir parti olacak, bu belli. Birkaç DJ çalacak o akşam, bunlar da belli. Mekanla da anlaşılmış. Gelin görün ki ortada logo yok. Böyle grafik tasarımcıya aktarılacak çılgın paralar da yok. Çare imece üretimde bulunuyor. Ofiste kafa kalkıyor. Boşta adam bulunuyor. Yeri gelince de Photoshop bilip bilmediği soruluyor.

Tam o noktada işte aklıma geliyor, içimden geçiyor. Tam o anda, hissediyorum, daha önce olmadığım birisi olmam icap ediyor. Ben istiyorum artık olmadığım birisi olmak. Partilere giden insanları biliyorum. Partilere gitmişliğim de var, hatırlıyorum. Ama partilere giden insan olmadım hiç. Yani partileri ciddiye almadım, hayatımın tarzında baş köşeye oturtmadım, üzerine düşünüp dersler çıkartmadım. O insan olabilir miyim, emin de değilim üstelik. İçeride bir yerlerde biraz da korkuyorum. Ama korktuğum şeyi tespit edemiyorum; daha doğrusu, tespit etmeye yaklaştıkça çıkacak sonuçtan çekiniyorum. Partilere giden insan olarak öğreneceklerimi bilerek ve isteyerek elimin tersiyle itiyor muydum hayatım boyunca? Neden? Bir önceki insan olmaya devam etmek daha kolay olduğu için mi? Dümdüz torba gibi sadece olmam yeterli mi?

“Tamam ben uğraşırım. Ama bedava bilet istiyorum ha!”
“Kardeşim ayıpsın, sana istediğin kadar bedava bilet!”

Bu seferki diyalogda ilk sırada ben varım. Öyle diyorum. Böyle bir cevap alıyorum. Sonra gidip hakikaten de tasarlıyorum ve inanmazsınız, aşırı da coşuluyor tasarıma. Ben de aşırı memnun oluyorum. Yaptığım tasarım afişe bastırılıyor, görüyorum; sticker yapıyorlar, logoyu mekanın dışına koyuyorlar. Ben logoyu mekanın dışına koyduklarını tabii, kendim de mekanın dışında dururken görüyorum. Beni mekanın dışında hayal edin. Tanımıyor olabilirsiniz, bir insan hayal edin yani. Ürkek duruyor biraz. Kafası mekana çevrili, gözleri mekana bakıyor. Mekanı görmüyor aslında.

Ne yapacak o adam? Girecek mi içeri?

Haftaya burada olun. Anlatacağım.

Türkçe