Bi’ Gecede Değişir Bütün İşler #18: Bir Gece Telefonu Aslında “Ölümsüzlük” İksiri Olabilir mi?

Bazen insan, yeni bir şeye girişirken o yeni şeyin hayatını “tümden” değiştireceğini içinde bir yerlerde hisseder. Eğer aramızda olsaydı bu 4 Nisan’da 40 yaşını dolduracak efsane aktör Heath Ledger’ın The Dark Knight filmindeki Joker karakterine bürünmesi de aynı bahsettiğimiz gibi bir “hissikablelvuku”

İşte efsanevi “28’ler kulübü”nün en sevdiğimiz üyelerinden Ledger’ın Joker olmayı seçmekle bir gecede, ve en önemlisi de sonsuza dek değişen hikayesi…

“Genç kızların sevgilisi”nden çok daha fazlası…

Başta 90’ların meşhur yıldızı Val Kilmer’a olan fiziksel benzerliği ve yakışıklılığı ile dikkatleri üzerine çekse de Avustralya’nın bağrından kopan Heath Ledger’da bu etiketlerden çok daha fazlası vardır. Yetenekli aktör zaten 2005 tarihli The Brokeback Mountain ile sinema konusundaki sınırsızlığını ve göz kamaştıran yeteneğini seyirci ile paylaşır. Ancak henüz 10 yaşındayken oyuncu olmaya karar veren Ledger’ın yapacağı işten beklentileri çok daha yüksektir.

O sıralar biricik sevdiceği Michelle Williams ve küçük kızları Mathilda ile Brooklyn’deki evlerinde gerçek bir aile saadeti yaşayan Heath için aslında değişim çanları çalmaya başlamıştır. Çünkü Hollywood’un deli-dahisi Christopher Nolan tam da o sıralarda çekimlerine başlayacağı Batman The Dark Knight için oyuncu arayışındadır. Nitekim bir gece Heath Ledger’ın telefonu çalar ve ezelden beri hayran olduğu yönetmen Nolan, ona yeni filmindeki Joker rolünü önerir. Bu tür bir filmde hiç deneyimi olmamasına rağmen teklifi bir an bile düşünmeden kabul eden Ledger için bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Rolü oynamak yetmez, yaşamak gerek!

Çok geçmeden The Dark Knight’ın deneme çekimleri başlar ve Heath Ledger o anda fark eder ki; Adrian Broody’lerin, Robin Williams’ların talip olduğu bu rol için sandığından çok daha fazla emek harcaması gerekir. Çekim başlamadan önce yani karakteri içselleştirme aşamasında kendini Londra’da bir otel odasına kapatan ve kelimenin tam anlamıyla hayattan izole olan Ledger, The Dark Knight’taki o hiçbir Joker’e benzemeyen görünüşünü de o otel odasında yaratır.

Stanley Kubrick’in kült filmi The Clockwork Orange’daki Alex ve İngiliz Punk efsanesi Sex Pistols’ın solisti Johnny Rotten’ın da aralarında bulunduğu birçok sosyopat karakterden esinlenen Heath Ledger’ın şimdiden kültleşen Joker makyajını elde etme hikayesi de oldukça enteresandır: Bir gün süt almak için kaldığı otel odasından çıkan Ledger, girdiği süpermarkette bir kozmetik reyonu görür ve o anda kafasında bir şimşek çakar: Joker’in filmdeki makyajını kendisi yapacaktır! Süpermarketten aldığı ucuz ve kalitesiz malzemelerle odasında denemeler yapan Heath Ledger, yaptığı 100 küsür denemenin sonunda istediği görüntüye ulaşır ve film boyunca makyajını hep kendisi yapar. Hatta rivayete göre kendi sahnesinin olmadığı günlerde bile sete Joker makyajı ile gelen Heath Ledger, karakterinden bir an bile kopmak istemez.

Dönüşümün karanlık yüzü

Ancak sanat kaygısıyla başlayan bu metot oyunculuğu macerasının karanlık yanları da vardır. Örneğin Heath Ledger rolü aldığı günden itibaren The Joker Diary adında bir günlük tutar ve bu günlükte ölümler, cinayetler; sosyopati vakaları ve benzer rahatsız edici konulardan derlemeler yapar. Yani aslında The Joker Diary, Heath Ledger için bir “Dönüşüm kılavuzu”ndan farklı değildir.

Hepimizin bildiği üzere The Dark Knight’ta harikalar yaratan Heath Ledger, ne yazık ki film vizyona girmeden 5 ay önce aşırı doz kaynaklı kalp krizi sonucunda, henüz 28 yaşındayken bu dünyaya veda eder. Kimileri bu erken vedanın tamamen aşırı yükleme sonucu gelen acı bir kader olduğunu savunurken, aktörün yakın çevresi Joker karakterinin Heath’in ruhundaki gömülü acıları ortaya çıkardığını ve olayın intihar olduğunu ima eden açıklamalar yapar.

Ancak sebep her ne olursa olsun Heath Ledger, belki de popüler kültür tarihinin en unutulmaz vedalarından birini eder ve Nolan’dan gelen “o” telefonla adeta ölümsüzlüğünü ilan eder…

İyi ki bu dünyadan geçtin Heath Ledger! <3