Bi’ Gecede Değişir Bütün İşler #10: Acının Bir Plağa Hapsedildiği Gece ve ‘Kadınım’

“Eşyalar toplanmış seninle birlikte

Anılar saçılmış, odaya her yere

Sevdiğim o koku yok artık bu evde

Sen

Kadınım…”

…diye uzayıp giden bu sözler bu ülkede doğup büyümüş hangi insanı bir anlığına da olsa ‘o eve’ ışınlamaz ki? İşte bu efsane şarkının belki şarkıdan bile daha etkileyici bir öyküsü var.

Sarhoş Kral’ın hikayesi

Sesi duyulduğu anda otomatik bir meyhane çağrışımı yapan Tanju Okan birçoklarına göre, yaşadığı sürece kıymeti çok bilinmese de batı müziğinin en sağlam erkek yorumcularından biridir. Bu yüzden birçok hayatı değiştiren o geceden bahsetmeden önce kısaca Tanju Okan’ın kişisel hikayesine bir bakalım:

27 Ağustos 1938 tarihinde İzmir’in Tire ilçesinde dünyaya gelen Tanju Okan’ın asıl soyadı Okanlı’dır. Urlalı bir müzik öğretmeni olan babasından ötürü şarkı söylemeyi henüz çok küçük yaşlarda öğrenen Tanju Okan, aynı zamanda keman ve piyanoya da son derece hakimdir. Lise yıllarını geçirdiği Balıkesir’de o dönem için oldukça donanımlı bir lise orkestrası kuran Okan, müziğe o kadar aşıktır ki liseyi daha yarım bırakarak müzikten para kazanmak için ailesinin yaşadığı Manisa’ya döner. Burada bir müddet mekanlarda sahne alan ve deneyim kazanan Tanju Okan’ın profesyonel bir müzisyen olma yolundaki ilk önemli dönemeci ise Ankara Orduevi’nde askerlik yaparken Türkiye’nin en önemli caz müzisyenlerinden Selçuk Sun’la tanışması olur. Askerden sonra Selçuk Sun tarafından yetiştirilen ve kendi orkestrasına solist olarak dahil edilen Okan, bir süre sonra Ankara’nın en popüler sahne müzisyenlerinden biri olarak anılır. Müzikal anlamda kendini asla yeterli görmeyen Tanju Okan, bu yıllarda İtalya’nın yolunu tutar ve şan eğitimi alır.

Tok sesi, kusursuz vokal tekniği ve dikkat çekici fiziksel özellikleri ile İtalya’dan döndükten sonra ciddi bir hayran kitlesi edinen Tanju Okan, aynı zamanda Türk müziğindeki ‘cover’ akımının da öncüsü olur. Şöhretinin doruğunda 29 yaşında bir genç adamken dönemin en güzel kadınlarından biri olan model Nur Erbay’la evlenen Tanju Okan’ın bu evlilikten Tansu adında bir oğlu olur. Ancak ne yazık ki pek çok ünlü evliliği gibi bu evlilik de dedikodulara, meraklı bakışlara ve tabii ki Tanju Okan’ın alkol problemine kurban gider ve 8 ay sonra biter.

Boşanmanın ardından alkol problemi iyiden iyiye derinleşen Okan, kariyeri her ne kadar iyi de gitse basının kendisi için yaptığı ‘alkolik’ yaftalamasından kurtulamaz. Ta ki aşkı –hiç de ummadığı bir anda- karşısında bulana kadar…

‘O’ kadın: Zerrin Doğan

Bir türlü aşamadığı alkol problemine rağmen kadınlar tarafından hala çok beğenilen Tanju Okan, 1971 yılında hem hayatını hem de kariyerini sonsuza dek değiştirecek kadın olan Zerrin Doğan ile tanışır. Ancak o dönem henüz 18 yaşında olan genç kıza ulaşmak çok kolay değildir çünkü Zerrin, Tarabyalı çok varlıklı ve aristokrat bir ailenin kızıdır. Ve Doğan ailesi, kızlarının yüksek tahsile devam etmesini ve böyle ‘kötü’ şöhretli bir adamdan katiyen uzak durmasını ister. Ancak Doğan ailesinin tüm engellemelerine karşı, ikili deyim yerindeyse tüm dünyayı karşılarına alarak 1972 senesinde evlenirler.

Tüm kalbiyle sevdiği Zerrin’i ile evlendikten sonra alkol ve sigaradan uzaklaşan ve her fırsatta ‘Yeniden doğdum. Artık sıfır yaşındayım’ diyen Okan’ın mutluluğu bu kez de çok uzun sürmez. Çünkü aşık çift bir sürü insana meydan okuyup evlenseler de, Zerrin’in ailesi tıpkı o Yeşilçam filmlerindeki gibi ellerini bir türlü kızlarının üzerinden çekmezler. Bu gerilimler ve gelgitler nedeniyle zaman zaman araları bozulsa da biricik karısından ayrılmayı bir an bile düşünmeyen Tanju Okan için karanlık günler yakındır. Çünkü Doğan ailesi en sonunda çiftin arasını bozarak, kocasına veda bile etmeden kızları Zerrin’i Amerika’ya kaçırmayı başarırlar.

…ve ‘o’ şarkı: Kadınım

Zerrin’in kendisine düşman edilip kaçırıldığını bir notla öğrenen Tanju Okan, deyim yerindeyse bu olaydan sonra asla kendine gelemez. O gece evde derin bir sessizliğe ve alkole gömülen Okan, neyse ki yalnız değildir. O anlarda Tanju Okan’ın yanında bulunan usta müzisyen Mehmet Teoman’dan başkası değildir ve Teoman arkadaşının bu halinden çok etkilenir. İkili evde sessizce otururken Mehmet Teoman elini plak dolabına atar ve eline Reggiani’nin şu şarkısının plağı gelir:

Şarkının Tanju Okan’ın yaşadığı kesif acıyı ve derin kederi çok iyi tamamladığını düşünen Teoman hemen oracıkta kağıdı kalemi eline alır; Zerrin ve Tanju’nun hikayesinden yola çıkar ve Türk müzik tarihine damgasını vuran Kadınım işte böyle doğar. Ancak Mehmet Teoman’ın işi şarkıyı yazmakla bitmemiştir. Çünkü Teoman, o an Tanju Okan’ın kalbinde katılaşan acının bir plağa hapsolması gerektiğini düşünür, piyanonun başına geçer ve bin bir zorlama ile Tanju Okan’a o kederden nefes alamaz haliyle şarkıyı okutur.

Yeni bir kayıt yapılmaksızın tek okumada kaydedilen bu inanılmaz güzellikteki şarkı, ülkenin gelmiş geçmiş en sinematografik aşkının kalp acıtan fon müziği olarak senelerdir aynı duygularla dinlenir durur…

 

 

Türkçe