Bazı tanışmalar çok özel #8: Müslüm Gürses & Muhterem Nur

Bir çift düşünün ki birbirlerine olan aşkları “henüz tanışmadan önce” başlamış olsun. Bu kadın ve erkeğin bedenleri bir araya gelmeden yıllar önce, evrendeki tüm ihtimalleri yerle bir edercesine ruhları zaten buluşmuş. Bu hikaye kulağınıza fazla fantastik geliyorsa arabeskin efsanesi Müslüm Gürses ve 30 senelik aşkı Muhterem Nur’un insanın gerçek sevgiye inancını tazeleyen tanışma hikayesini henüz duymamışsınız demektir…

Kozasında, doğru zamanı bekleyen bir buluşma

Aslında bu efsane aşkın temeli ikilinin buluşmasından çok daha öncesine dayanıyor. Çünkü hem Müslüm Gürses hem de Muhterem Nur, deyim yerindeyse hayata 1-0 yenik başlamış ve belki bu kadersizlikleri, onların sonsuza uzanacak kader birliğinin yolunu açmıştı.

Müslüm Akbaş adıyla 1953 yılında Şanlıurfa Halfeti’de dünyaya gelen Gürses, o bölgede yaşayan pek çokları gibi kesif bir yoksulluğun içinde yaşam mücadelesi veriyordu. Gençlik yıllarında Halfeti’den Adana’ya göç eden Müslüm, çay bahçelerinde şarkı söylemekten ayakkabı tamirciliğine kadar pek çok farklı iş yaparak hayata tutunmaya çalışıyordu.

Ancak genç Müslüm’ün hayata bakışını değiştiren o acı olay; 19 yaşındayken annesini babasının işlediği bir cinayete kurban vermesiydi. O günden sonra elbette genç Müslüm’ün iç dünyası asla eskisi gibi olmayacaktı. Ancak Müslüm her zaman o kadar naif ve merhametliydi ki hayata karşı duyduğu öfkeyi insanlardan çıkarmayı değil; nereye giderse gitsin yanından ayırmadığı bağlaması ve şarkılarıyla dışa vurmayı seçmişti.

Müslüm hayatın kendisi için tasarladığı sınavlardan bir bir geçerken, Yeşilçam’ın gelmiş geçmiş en güzel kadınlarından biri olan Muhterem Nur ise kariyerinin en parlak günlerini yaşıyordu. Ancak Nur’un hayatı da ne yazık ki kariyeri kadar ışıltılı değildi.

Makedonya doğumlu olan aktris, henüz doğarken annesini kaybetmiş, evlilik dışı bir ilişkiden doğduğu için cami avlusuna bırakılmış ve teyzesi tarafından büyütülmüştü. Çocukluk ve gençlik yıllarını İstanbul’un Eyüp semtinde geçiren Nur’u, cinsel istismar ve aile içi şiddet kaynaklı travmatik çocukluk hikayesi hayatı boyunca peşini bırakmayacaktı.

İşte bu acı hatıralarını hatırladıkça o dönemler Müslüm Gürses’in ülkeyi kasıp kavuran “Ben insan değil miyim?” şarkısını dinleyip ağladığını söyleyen Muhterem Nur, sesin sahibini hiç tanımasa da o sesin sahibiyle bir gün karşılaşacağını ummuştu. Müslüm Gürses cephesinde ise durum daha da tutkuluydu: Gençlik yılları boyunca Muhterem Nur’un filmlerini seyredip posterlerini biriktiren Gürses’e göre Muhterem NurBu dünyadan olamayacak kadar muhteşem bir kadın”dı!

Klişelerin en güzeli: “En büyük aşklar kavgayla başlar”

1982 senesinde Malatya’da bir gazinodan teklif alan ve o sıralarda kariyerinde hızla yükselişe geçen Müslüm Gürses, başlarda işi kabul etmek istemese de sırf afişte Muhterem Nur’un ismini gördüğü için kendini bir anda Malatya’da bulmuştu.

Ancak aynı gazinoda sahne almaları ikilinin tanışmalarını romantik kılmak bir tarafa, bir anda kanlı bıçaklı olmalarına neden olacaktı! Çünkü gazino sahibi o dönemler yıldızı sönen ve ekonomik nedenlerle sahneye çıkmak zorunda kalan Muhterem Nur’u Gürses’in alt sanatçısı olarak sahneye çıkarmak istiyordu.

Tabii konu iki sanatçının sahne sırası olunca, konunun olaysız kapanması pek de mümkün değildi. Elbette olanlar oldu ve Muhterem Nur’la Müslüm Gürses bu mevzu yüzünden sahnenin ortasında kapışmaya başladılar. Hatta Nur, tartışma sırasında öfkesine hakim olamayarak Gürses’e bir tokat atıverdi! Ancak bu tokat ikilinin arasındaki o “adı konulamayan” tutkunun yansımasından başka bir şey değildi 🙂 Nihayetinde ertesi gün birbirlerinden özür dileyen ikili, bu günden sonra en mahrem sırlarını birbirleriyle paylaşan iki yoldaş ve sonrasında da Türkiye’nin en efsanevi çifti olacaklardı.

“Ruh eşi” denen şey bir şehir efsanesinden ibaret değilmiş!

Tabii ki bu ilişki özellikle Müslüm Gürses’in yapımcıları ve çevresi tarafından pek hoş karşılanmayacaktı. Çünkü o dönemlerde tüm yitik Yeşilçam yıldızları gibi derin bir depresyonun içinde sürüklenen Muhterem Nur, Müslüm Gürses’ten tam 20 yaş büyüktü! Ayrıca Muhterem Nur’un Müslüm Gürses’i yeniden şöhrete kavuşmak için kullandığı dedikoduları da ışık hızıyla yayılıyordu.

Ancak ne Müslüm Gürses ne de Muhterem Nur bu dedikodulara asla kulak asmadılar ve 4 senelik ilişkilerinin sonunda 1986 yılında Muhterem Nur’un evlenme teklifi ile sade bir nikahla evlendiler. İkili sonradan verdikleri pek çok röportajda, ağız birliği etmişçesine “İmzaların, evrakların bizim için zerre kadar önemi yoktu. O dönem evli olmadığımız için turnelerde aynı otelde kalamıyorduk ve insanların çenesini kapatmak için evlendik. Çünkü biz birbirimizi gördüğümüz andan itibaren zaten çoktan eş olmuştuk” diyeceklerdi.

Tam 31 sene boyunca aynı aşk ve bağlılıkla süren Müslüm Gürses ile Muhterem Nur’un ilişkisi, Müslüm Gürses’in bu dünyaya veda ettiği 2013 yılına kadar her gün çoğalarak sürdü. Şu sıralar, yakın zamanda gösterime girecek Müslüm filmi için heyecanla bekleyen Muhterem Nur’un biricik aşkının ölümünden sonra sarf ettiği şu sözler, hepimizin bu dünyanın bir yerlerinde bizi bekleyen bir eş ruhu olduğunu bize hatırlatıyor:

“O çocuk gibidir. O benim her şeyim; annem, babam, ağabeyim, çocuğum her şeyim… Orada yatan sadece Müslüm değil; benim kalbim yatıyor orada.”

Türkçe