Bazı tanışmalar çok özel #5: Sezen Aksu & Yıldız Tilbe

Yeni yıl gelmeden önce hatmettiğimiz astroloji yorumlarına göre, 2018 yılı beklenmedik olaylara gebe; sürprizlerle dolu bir yıl olacaktı. Ve tuhaf şekilde bu iddianın doğruluğu henüz yılın ilk günlerinde kanıtlanmış oldu: Çünkü yıllardır birbirlerinin adını bile anmayan, Türkiye’nin en mühim iki kadını Sezen Aksu ve Yıldız Tilbe barıştılar. Bir de üstüne bu mucizevi olayı Sezen Aksu’nun Kanlıca’daki evinde çekildikleri samimi karelerle milyonlara ilan ettiler!

Bir gecede 200 – 300 kişinin birbiriyle arkadaş olmasına vesile olan Pub Story Ekibi olarak “Barışma hikayesi böylese tanışma hikayesi nasıldır kim bilir?” diyerek bu iki çılgın kadının yollarının nasıl kesiştiğini merak ettik:

Her şeyin başladığı yer: İzmir

Yıldız, “Yadigar” ismiyle anıldığı o kara günlerde İzmir’in yoksullukla imtihan edilen mahallelerinden Gültepe’de yaşıyordu. İzmir’in Konak sırtlarında yer alan bu unutulmuş semtte tekstil işçiliğinden, çocuk bakıcılığına; temizlikçilikten tezgahtarlığa kadar pek çok işte çalışan Yıldız, henüz 18 yaşındayken daha doğru dürüst tanımadığı bir adamla evlendi ve kısa süre sonra biz kız bebeği oldu. O yıllarda şöhretin doruğunda olan Sezen Aksu’ya feci şekilde hayran olan Yıldız, bu hayranlıktan ötürü kızına “Sezen” ismini vermekte hiç tereddüt etmemişti.

Eşinden boşandığında genç bir anne olarak yoksullukla mücadelesine geri dönen Yıldız için artık içindeki şarkı söyleme dürtüsü ile başa çıkmak iyice zorlaşmıştı. Çünkü ister bir bulaşıkhanede kaynar suda bulaşık yıkasın, ister bir tekstil atölyesinde iplikleri temizlesin Yıldız’ın zihnindeki müzik bir an bile susmuyordu. İçindeki şarkıyı susturamayacağını anladığı anda, önünden geçtiği pavyonun kapısına dayanan ve sahneye çıkmak istediğini söyleyen Yıldız, güçlü sesi ve biraz da deliliğiyle işi hemen kaptı ve sahneye çıkmaya başladı.

Masal bu ya, baba memleketi İzmir’le bağını hiçbir zaman koparmayan Sezen Aksu da, yine bir İzmir seyahatinde biraz kafa dağıtmak ve farklı bir ortamda bulunmak için arkadaşlarından kendisini bir pavyona götürmelerini istedi. Evren elbette bu efsane karşılaşma için var gücüyle çalışıyordu ve Sezen Aksu o akşam genç Yıldız’ın sahne aldığı Pırlanta Pavyon’u seçecekti! (Hep ne diyoruz: Kendi grubunun konforlu balonu dışına çıkmak her zaman şahane sürprizler getirir!)

Kozmik tesadüflerin gücü adına!

Tamam, kabul ediyoruz Sezen’in koskoca İzmir’de bula bula Yıldız’ın sahne aldığı Pırlanta Pavyon’u bulması baya etkileyici bir hadise! Ama bilmeniz gerekir ki kozmik tesadüfler bu efsane karşılaşmanın zeminini hazırlamış olsa da Yıldız’ın o bayıldığımız içtenliği ve duygularını dışa vurma şekli, olayların seyrini tamamen değiştirmişti. Çünkü Yıldız o gece, tuvalete giden Sezen Aksu’nun peşinden giderek ona kızının ismini Sezen koyacak kadar hayran olduğunu anlatmış ve kendisini dinlemeden ayrılmaması için yalvarmıştı. Yıldız’ın saflığından etkilenen Sezen Aksu da bu ısrarı kırmayarak Yıldız’ı sahnede dinlemiş ve deyim yerindeyse çarpılmıştı! Tabii hemen telefon numaraları verildi ve Yıldız için İstanbul macerası artık resmen başlamıştı.

“İki kadın bir adam”

Sezen Aksu’nun vokal ekibine katılmak için İstanbul’a geldikten sonra uzunca bir süre Sezen Aksu’nun Kanlıca’daki evinde yaşayan YıldızAksu’nun yoğun desteğiyle müzik piyasasına hızlı bir giriş yapmıştı. Sezen Aksu’nun o dönem sunduğu TV programı aracılığıyla milyonlara şarkı söylüyor, ilk kez pavyon dışında bir yerde sahne alıyor ve ilk kez yazdığı satırları korkmadan başkalarıyla paylaşıyordu.

Hiç müzik eğitimi olmadığı hatta nota bile bilmediği halde nasıl bu kadar iyi şarkı söyleyebildiğini soranlara “Nasıl yaptığımı bilmiyorum. İçime öyle doğuyor” cevabını veren bu içli İzmirli kız, Sezen Aksu için adeta saflığın ve kirlenmemişliğin sembolü olmuştu.

Maalesef bu güçlü dostluk, Yıldız’la Sezen Aksu’nun aynı adama yani Uzay Heparı’ya aşık olmasıyla trajik şekilde son bulmuştu. Bir gün Yıldız ve Uzay’ı kendi evinde sevişirken gören Sezen Aksu, Yıldız Tilbe’yi hem evinden hem de hayatından sonsuza dek kovmuştu. Bu üzücü olaydan kısa süre sonra bir motosiklet kazasıyla genç yaşında hayata veda eden Uzay Heparı, Yıldız Tilbe’nin çıkış şarkısı “Delikanlım”ın da ilham kaynağı olmuştu.

Bir anda hayatındaki iki önemli insanı kaybeden Yıldız için artık ne şöhret ne de müzik mutlu olmak için yeterli değildi. Bu noktada uyuşturucu ile tanışan, maddi manevi büyük kayıplar veren aşkta yüzü hiç gülmeyen Yıldız için değişmeyen tek şey vardı: Üretkenliği.

Yıllarca bu küslüğün izini içinde taşıyan Yıldız yazdığı mesajlı şarkılarla müzik dünyasındaki yerini sağlamlaştıradursun, Sezen Aksubu süreçte kendi güvenli fanusunun içinde yaşamaya devam ediyordu. Ve Yıldız Tilbe’nin en sevilen şarkılarından İki Kadın Bir Adam, sanki bu üç kişilik hikayenin samimi bir özeti gibiydi:

İki kadın bir adam, aşk çekilir aradan

İkimiz de severken ya ondan geç ya benden

Harap olan bu gönlüm senin için saray mı?

Viran olan bu gönlüm senin oyuncağın mı?

…ve ikinci perde başlar

Yaklaşık 25 senelik bir aradan sonra, nasıl olduğunu anlamadığımız bir mucize gerçekleşmiş ve ülkenin en şahsına münhasır kadınlarından olan Yıldız ve Sezen yeniden kucaklaşmışlardı. Magazin dünyası deliler gibi barışmanın sebebini merak ederken, bu şahane olayın ardında kimilerine göre ilerleyen yaşlar hayata bakış açılarına değiştirmesi ve bu yüzden küslükleri anlamsız bulmaya başlamaları; kimilerine göre hayatlarına giren hiçbir insanla o tuhaf ruhsal etkileşimi kuramamaları yatıyordu.

Onu bunu bilmeyiz! Sebep ne olursa olsun, İzmir’de küçük bir pavyonun tuvaletinde başlayan bu eşsiz “bar hikayesi”nin ikinci perdesinin en güzel müjdesi kesinlikle Şubat ayında yayınlanacak ve muhtemelen ciğerlerimizi dağlayacak Yıldız & Sezen düeti. Ne diyelim siz de mendilleri ve içkileri hazırlayın bizce! 🙂

Türkçe