Bazı tanışmalar çok özel #48: Albert Einstein & Mileva Maric

Dünya bilim tarihini değiştiren Albert Einstein hakkında yazılmış biyografilerin önemli bir kısmında ‘Einstein’in yaşamından bir kesit’ olarak değerlendirilen, ancak bize göre bundan çok daha fazlası olan bir ilişkiden bahsedeceğiz sizlere: Albert Einstein ve ilk eşi fizik dahisi Mileva Maric’in, pek de yolunda gitmeyen hikayesinden…

Kırılgan bir dahi: Albert Einstein


14 Mart 1879 senesinde Almanya’nın Ulm kentinde dünyaya gelen Albert Einstein, daha sonra babasının işi nedeniyle ailesi ile birlikte Münih kentinde yaşamına devam eder. Kız kardeşi Maja ile oyunlar oynayan ve sağlıklı bir çocuk gibi görünen Albert’in aslında ciddi bir problemi vardır: Albert 6 yaşına kadar nerdeyse hiç konuşmaz ya da konuştuğu zaman kekeler. Hatta Einstein ailesi bu durumdan büyük bir endişe duyar ve oğullarını birçok doktora gösterirler. Albert’i muayene eden doktorlardan biri küçük çocuğun bir tür öğrenme bozukluğu sendromu yaşadığını söyler.

Ancak Albert her ne kadar konuşma ve okula adapte olma sorunları yaşasa da hayatı algılama biçimi onu diğer çocuklardan ayırır. Henüz 10 yaşından itibaren evreni, zamanı ve insan zihnini merak etmeye başlayan Albert, o yıllarda evlerinde misafir olan üniversite öğrencisi Talmud’un verdiği ‘Saf Aklın Eleştirisi’ isimli Immanuel Kant kitabını çocuk yaşta olmasına rağmen rahatlıkla anlar ve hatta kitap hakkında Talmud ile bol bol tartışır.
Albert Einstein 15 yaşındayken, Einstein ailesi İtalya’ya taşınmak zorunda kalınca Albert liseyi bitirmek için Münih’te kalır. Fakat ailesinden ayrı kaldığı bu dönemde ağır bir bunalım geçiren genç Einstein, aile doktorunu ikna ederek aldığı raporla okuldan ayrılır ve İtalya’ya ailesinin yanına gider.

İki dehanın çarpışması


Albert Einstein lise terk bir şekilde İtalya’ya dönmüş olsa da okul hayatını sonlandırmak istemez. Bu yüzden de babası ile birlikte lise diploması istemeyen Politeknik Zürih’in yolunu tutar. Henüz 16 yaşında olmasına rağmen özel izinlerle kabul sınavına giren Albert matematik ve fizikte üstün dereceler almasına rağmen, lise eğitimi göremediği için diğer derslerde çuvallar. Ve bu derecenin ardından genç Albert için İsviçre’de lise günleri başlar.

Liseden sonra Politeknik Zürih’teki fizik bölümüne yüksek bir puanla kabul edilen Albert Einstein, çok çalışkan bir öğrenci profili çizmese de parlak zekasıyla ve cesur bakış açısıyla yine öne çıkmayı başarır. Ancak tabii ki Albert’ın bu özellikleri yalnızca hocaların değil, o dönem okulda öğrenim gören tek kadın öğrenci olan Mileva Maric’in de dikkatini çeker.
Çok zeki, çalışkan ve parlak bir öğrenci olan Avusturya – Macaristan asıllı Mileva, hem okuldaki tek kadın olmasından hem de aksayan ayağı yüzünden Politeknik yılları boyunca bir sürü zorbalığa maruz kalır. Bir erkek tarafından asla sevilmeyeceğine inanan ve öz güven sorunları yaşayan Mileva bunu belli etmemek için dışarıya son derede sert bir görünüm çizse de okul arkadaşı Einstein’ın dehasından etkilenmesi hiç de zor olmaz.

Hayatı boyunca gölgede kalan bir kadın: Mileva Maric

Ülkesinde üstün zekalı kabul edilen ve bu özelliğinden ötürü tam bir sapyoseksüel olan Mileva Maric’in en büyük aşkı bilim olsa da, Albert Einstein’a olan aşkı bir süreliğine bilimin bile önüne geçer. Bu çok hızlı başlayan aşk yüzünden derslerini ihmal etmeye ve sınavlarını kaçırmaya başlayan genç kadın bu yüzden büyük endişeler duyar. Çünkü Mileva’nın babası kızının okuyup iyi bir bilim insanı olmasını her şeyden çok ister ve kızını her zaman destekler.
İşte bu ikilemler arasında gidip gelirken, bir anda tüm hayatını derinden etkileyecek yeni bir haberle sarsılır: Mileva 3 aylık hamiledir! Aylarca hamileliğini gizlemeye çalışan ve karnı iyice büyüdüğünde mecburen Sırbistan’daki baba evine dönen Mileva, hem babasını hayal kırıklığına uğratmaktan hem de okulu bırakmaktan ötürü çok mutsuzdur. Doğumdan sonra da anneliğe adapte olamayan ve kocası Albert ile sağlıklı bir iletişim kuramayan Mileva, her boş anında matematik problemlerine gömüldüğü için Einstein ailesi tarafından sürekli eleştirilir. Ve beklendiği üzere Mileva kısa süre sonra derin bir depresyona girer.

Karısı Mileva’yı alıp İsviçre’nin Bern şehrine giden Albert Einstein, burada bilimsel pantent ofisinde çalışmaya başlar. Kısa süre içinde 2 erkek çocuk sahibi olan çift arasındaki uçurum ise Mileva’nın bambaşka bir kadına evrilmesi ile iyice belirginleşir. Bilimden ve akademik hayattan tamamiyle uzaklaşmak zorunda kalan Mileva için hayat artık ev, çocuklar ve kocası Albert üçgeninde geçer. Ancak Mileva’yı mutsuz edecek olaylar bununla sınırlı kalmaz: Çünkü kocası Albert kuzeni Elsa ile aşk yaşamaya başlar ve çift bunun üzerine ayrılır.

Ayrılığın ardından…

Kısa süre sonra büyük aşkı Elsa ile evlenen Albert Einstein, mutlu aile yaşantısını da fırsat bilerek bilim dünyasında adını iyice duyurur. Amerika’daki üniversitelerden davetler alan Einstein, ayrılmış olsalar da eski eşi Mileva ile dostça mektuplaşmayı sürdürür. Çünkü asla itiraf etmek istemese de Albert Einstein Mileva’nın dehasına büyük bir hayranlık duyar. Mileva Maric’in ölümünden sonra ortaya çıkan el yazması mektuplar ise Mileva’nın Einstein’in gölgesinde kalan bir dahi olduğunu bir kez daha gözler önüne serer:

“Rölativite teorisi üzerine yaptığımız ortak çalışma sona erdiğinde kendimi nasıl mutlu hissedeceğim bilemezsin. Sende olan yetenekleri başkalarının da görmesi beni nasıl mutlu edecek”

Türkçe