Bazı Tanışmalar Çok Özel #47: Aşık Veysel & Fikret Kızılok

Biri hiçliğin ortasında manayı bulmuş bir ozan, bir filozof… Biri ise modern dünyanın sağladığı tüm nimetlerle kuşatılmışken manayı arayan bir modern çağ ozanı… Bu iki özel insanın karşılaşması da tıpkı onlar için yaptığımız bu tek cümlelik tarifler kadar özel olacak elbet! İşte Anadolu’nun hazinelerinden Aşık Veysel ile çağdaş Türk müziğinin ustası Fikret Kızılok’un tarihe kazınan tanışmaları ve sonrası…

Fikret Kızılok müzik kariyerine henüz lise yıllarında rock ve alt türleri ile başlar.

Birçok ünlü müzisyenin geçmişinde yer alan lise grubu hikayesi Fikret Kızılok’un biyografisinde de mevcuttur. Hatta o dönem Galatasaray Lisesi’nde okuyan Barış Manço ve Timur Selçuk müziği keşfetme aşamasında Kızılok’un en büyük destekçileri olur. Derken lise biter ve okulun tüm müzik aşıkları üniversite eğitimi için Türkiye’nin ve hatta dünyanın farklı yerlerine dağılırlar. İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazanan Fikret Kızılok’un amacı okuldan mezun olup iyi bir diş hekimi olmaksa da, müzisyen olma hayali yakasını hiçbir zaman bırakmaz. Bu yüzden genç diş hekimi adayı Kızılok, henüz öğrenciyken arkadaşı Cahit Oben’in de (Canım Kardeşim filminin ödüllü müziğinin bestecisi) desteğiyle ilk plağını doldurur.

Kızılok ve Manço, Türkiye’nin George Harrison & Eric Clapton’u olurlar!

Aynı dönemde, yani Fikret Kızılok’un diş hekimliği fakültesinde okuduğu yıllarda, en yakın dostlarından Barış Manço da Belçika’da müzik eğitimi görmektedir. Ve gelecek vaat eden yetenekli müzisyen Manço memlekete yeni evlendiği Belçikalı eşi Marie Claude ile döner. Ancak kısa süre sonra arkadaşının karısı Marie ile Fikret Kızılok arasında romantik bir yakınlaşma başlar ve iki Harrison ile Clapton misalı ayrı düşerler. Bu olay aynı zamanda Kızılok için ‘yola yalnız devam etmek’ anlamına gelir.

Kızılok ‘uzun ince bir yol’a düşer.

Barış Manço’dan ayrılan Marie Claude ile doludizgin aşk yaşamaya devam eden Fikret Kızılok için o yıllarda başka bir arayış başlar. Bir müzisyen olarak Anadolu’nun sahip olduğu zenginliği dünyaya tanıtmak ve bu zenginliği içselleştirmek Kızılok’un yegane amacıdır. Kızılok tam da bu amaçla, arkadaşı gazeteci Arda Uskan ve sevgilisi Marie’yi de yanına alarak, hem Anadolu’yu karış karış keşfetmek hem de halk müziğinin efsanesi Aşık Veysel’i ziyaret etmek için yollara düşer.

Ancak bu yolun çıktığı yer yalnızca Anadolu’nun kalbi değildir…

Anadolu’yu karış karış gezdikten ve türlü halk ezgilerini o yörenin insanından dinledikten sonra Sivas Şarkışla’ya bağlı olan Sivrialan Köyü’nün yolunu tutan üçlü için artık bu yol hikayesinin en can alıcı kısmı gelip çatmıştır. Aşık Veysel’i evinde ziyaret eden Fikret Kızılok, iki gün boyunca efsane ozanın evinde misafir olur; onun ağzından dünyaya bakış açısını değiştirecek öyküler dinler ve nihayetinde türkülerini kullanmak için iznini ister. Fikret Kızılok’un sesini dinledikten sonra bu izni memnuniyetle veren Aşık Veysel ile Fikret Kızılok arasında bu geziden sonra bir usta – çırak ilişkisi oluşur.

Ve Altın Plak Anadolu’ya ulaşır

Aynı sene bir kez daha ustası Aşık Veysel’i ziyarete –bu kez yalnız- giden Kızılok, o günlerde kar yüzünden yollar kapanınca tam 3 ay boyunca ustasının misafiri olur. Bu 3 aylık zorunlu misafirlikten sonra derinleşen Kızılok – Veysel ilişkisi artık müzikle yaşayacaktır.

Kızılok 3 ay sonra İstanbul’a döndüğünde, Aşık Veysel imzasını taşıyan ‘Yumma Gözün Kör Gibi’ türküsünün yer aldığı plağın listelerde bir numara olduğunu öğrenir. Kendisine verilen Altın Plak ödülünü kaptığı gibi Sivrialan’a ustasına koşan Kızılok, bu onuru ustası Aşık Veysel ile paylaşır.

Ve bu efsane ikilinin ilişkisi, Aşık Veysel’in bağlamasını ‘çırağı’ Fikret Kızılok’a emanet edip bu dünyadan göçtüğü 1973’e kadar böyle devam eder.

Aşık Veysel’den sonra…

Aşık Veysel Şatıroğlu’nun ölümünden sonra Fikret Kızılok derin bir acıya gömülür. Çünkü Kızılok’un rehberi, yegane ilham kaynağı ve akıl hocası olarak gördüğü Aşık Veysel artık toprak olmuştur. Büyük ustanın cenaze töreninde acısını: ”Ustam öldü, toprak oldu. Ustamın parmaklarına değen bu sazın da toprak olması gerekir. Artık ona can veren parmaklar yok” sözleri ile dile getiren Fikret Kızılok, Aşık Veysel’siz geçen 28 yılda ondan öğrendiklerini müziği ile yaşatmaya ve Anadolu’nun hazinelerini şehirli insanla buluşturmaya devam eder.

Aşık Veysel ve Fikret Kızılok’a saygılarımızla…

Türkçe