Bazı Tanışmalar Çok Özel #32: Sid & Nancy

Müzik dünyası -özellikle de rock alemi- söz konusu olduğunda bir ‘çarpışma’ etkisi yaratan tutkulu tanışmaların haddi hesabı yoktur. Bu tanışmalarla birbirlerinin hayatlarına nüfuz eden insanları konuşurken birbirlerine ilham ve cesaret verenler kadar kaotik bir sona beraberce yuvarlananlar olduğunu da inkar etmemek gerekir. İşte Britanya’yı ve bir devri deyim yerindeyse ‘sallayan’ karanlık çift Sid ve Nancy de tıpkı bahsettiğimiz gibi trajik bir sona el ele ilerler…

Londra’nın Karanlık Tarafı

Önce İngiltere’de sonra da dünyada dalga dalga yayılan bir ‘Punk devrimi’ yapan Sex Pistols grubunun basçısı Sid Vicious, yani doğum adıyla John Simon Ritchie, 1957 yılında Londra’da dünyaya gelir. Tek kelimeyle sorunlu bir ailenin tek çocuğu olan John, anne ve babasının boşanmalarının ardından annesiyle kalır. Fakat annesinin ciddi madde bağımlılık problemleri vardır ve hatta geçimini uyuşturucu satıcılığıyla sağlar. Uyuşturucu bağımlısı ve satıcısı bir anne ile yaşamanın tüm zorluklarını çok küçük yaşlarda deneyimleyen John, bu yüzden bir dönem Londra’nın arka sokaklarında evsizlerle bile yaşamak zorunda kalır.

Ergenlik dönemi gelip çattığında çocukluk döneminde ruhunda biriken tüm öfkesini dünyaya saçmak isteyen genç John, bu dönem Londra’da büyük şiddet olaylarına karışan The Johns isimli bir çeteye bile katılır. Daha sonrasında sosyal hizmet görevlilerinin devreye girmesiyle 1973 yılında sanat eğitimi veren bir liseye kaydolan John, ‘Sid’ olmasına ön ayak olan Johnny Rotten ile de burada tanışır. Kısa sürede çok yakın arkadaş olan ikili bir süre sonra aynı evde yaşamaya başlarlar çünkü Johnny, yeşile boyadığı saçları yüzünden babası tarafından evden kovulur. Ve böylece punk efsanesi Sex Pistols’ın da temelleri atılmış olur.

Etkinlikler Burada!

Kaybedecek Hiçbir Şeyi Olmayanlar Kulübü

O yıllarda müzikle tek ilişkisi deliler gibi The Ramones ve David Bowie dinlemek olan John enstrüman çalmanın kıyısından bile geçmezken birden bire kendini yakın dostu Johnny Rotten’ın kurduğu Sex Pistols’un basçısı olarak bulur! Ve bugünden sonra John’un adı ‘Sid Vicious’ olur. Yeni ismini Johnny Rotten’ın vahşi hamsterından alan Sid için her şey şahanedir çünkü grup arkadaşları da en az kendisi kadar öfkelidir.

Ancak Sid, bas çalmak konusunda o kadar yetersizdir ki grup üyeleri kayıt esnasında ve hatta konserlerde bile Sid’in çaldığı basın jakını amfiden çıkarmak zorunda kalırlar! ‘No Future’ sloganını ortaya atarak bir nevi Sex Pistols’un imajını belirleyen Sid, müzikal anlamda ne kadar yeteneksiz olursa olsun her ortamda fark edilmesini sağlayan provokatif karakteri sayesinde kısa sürede bir teenage idolüne dönüşür.

Arıza Çocuğun Arızalı Aşkı: Nancy Spungen

Sex Pistols Anarchy In The UK teklisi ile kraliçeye kin kusarak İngiltere’de ezberleri bozarken Sid için artık hayatta uyuşturucudan ve şöhretten daha fazla bağımlılık yapan bir şey vardı ve o ‘şey’in adı Nancy Spungen’di. Londra’da bir partide tanışan ve kısa süre içinde etle tırnağa dönüşen ikili dominant karakteri ile tanınan bir groupie olan Nancy’nin direktifleriyle yürür.

Belki de hayatı boyunca eksikliğini hissettiği anne figürüne olan özlemini Nancy üzerinden gideren Sid için artık Nancy her anlamda vazgeçilmezdir. Bu yönüyle Kurt Cobain ile Courtney Love’ın ilişkisine de benzetilen Sid ve Nancy ilişkisi ne yazık ki acı sonuyla da Seattle’lı meslektaşlarının hikayesine benzeyecektir…

Tarihin En Kötü ‘Chelsea Hotel Vakası’

Aşkla bağlı olduğu ve ‘hayattaki en iyi dostum’ cümlesiyle anlattığı Nancy’i yere göğe koyamayan Sid, Nancy’nin neden ‘hayatının aşkı’ olduğunu da kendi el yazısıyla yazılmış bir notta safça anlatır. Ancak rock tarihinin bu en tutkulu ama en ‘arızalı’ aşkı maalesef her iki taraf için de çok kötü biter.

Sex Pistols’ın ününün artık İngiltere’yi çoktan aştığı 1978 yılı boyunca genç aşıklar New York’taki efsane otel Chelsea Hotel’de kalırlar. Ancak takvimler 12 Ekim gününü gösterdiğinde Sid Vicious yarı bilinçsiz şekilde lobiye iner ve oradaki insanlardan ambulans çağırmasını ister. Otele gelen sağlık görevlileri 100 numaralı odaya çıktıklarında o korkunç manzara ile yüzleşirler: Nancy Spungen karnından defalarca bıçaklanmıştır ve onun için yapılabilecek fazla bir şey kalmamıştır.

Cinayetin ‘olağan şüpheli’si ilan edilen Sid Vicious ise ifadesinde Nancy’i öldürmediğini sadece onu o halde gördüğü için şoka girdiğini ifade etse de hapse girmekten kurtulamaz. Delil yetersizliği nedeniyle kefaletle serbest bırakılan Sid için bundan sonrası artık çok ama çok karanlıktır. Belki vicdan azabından belki sadece sevdiği kadının katledilmesindendir bilinmez, Sid Vicious o trajik olaydan sadece 4 ay sonra 2 Şubat 1979’da aşırı doz eroin ile yaşamına son verir. Henüz 21 yaşında yaşama annesinden temin ettiği eroin ile veda eden Sid’in külleri Londra’da bulunan Heathrow Havalimanı’na savrulurken; Nancy Spungen’in gerçek faili ise hiçbir zaman açıklanmaz…

 

Etkinlikler Burada!

Türkçe