Bazı tanışmalar çok özel #3: Madonna & Sean Penn

Özellikle 90’lı yıllar ve sonrasında dünyaya gelenlerin “Yuuuh onlar evli miymiş!” diye şaşırdığı bir çift var ki, bize göre gelmiş geçmiş en cool çiftlerden biri. Bir arada oldukları her fotoğraf karesinde, sahnede olduklarından bile daha parlak görünen bu çift pop dünyasının tartışmasız kraliçesi Madonna ve Hollywood’un muhalif yıldızı Sean Penn’den başkası değil!

Hayranlıkla karışık bir aşk, tutkulu bir beraberlik, ani bir evlilik ve elbette şiddetli bir ayrılık… Evet bu heyecan verici aşamaların hepsi bu çiftte fazlasıyla var olsa da, bizim için Madonna ve Sean Penn ikilisini ilginç kılan şey aradan geçen 28 yıla rağmen kop(a)mayan bağları.

Material Girl vs Poison Penn

İtalyan asıllı koyu Katolik bir aileden gelen Madonna (tam adıyla Madonna Louise Ciccone) ailesinin bağlı bulunduğu tüm dini değerleri reddederek cebinde 35 dolarla New York’a gelecek kadar gözü kara bir genç kadındı. Beş parasız New York sokaklarında iş arayan hevesli bir genç için fazla inatçı olan Madonna, kente gelişinin 3. Senesinde ilk albüm anlaşmasını imzalamıştı bile. Özellikle 1984’te çıkarttığı Like A Virgin 45’liğiyle sansasyonel şekilde adını tüm dünyaya duyuran Madonna, 80’lerin ortasına gelindiğinde tam anlamıyla altın çağını yaşamaya başlamıştı.

Madonna sahne ışıklarını, alkışları ve ilgiyi o kadar seviyordu ki, bu yüzden uğruna epeyce ter döktüğü dans bursunu elinin tersiyle itip “alaylı” bir popçu olarak doğrudan müzik piyasasına atılmayı tercih etmişti. Ancak genç Maddy, pop starlık yolunda basamakları beşer onar tırmansa da verdiği fevri kararların ve yaptığı tüm marjinalliklerin ardındaki baskıcı baba figürünün gölgesi daima hissediliyordu.

“Kendimi asla tek bir hayatın içine hapsedemem” diyen ve dönemin genç kızları için özgürlüğün sembolü olan MadonnaMaterial Girl şarkısı ile yıldızını her geçen gün parlatıyordu.

Madonna, yeni neslin divası olma yolunda ilerleyedursun, o yıllarda ortamlarda Poison Penn olarak anılan Sean Penn de 1983 tarihli Bad Boys filmi ile sağlam bir çıkış yakalamış ve asi yakışıklılar listesine ilk sıralardan girivermişti. Ne tesadüftür ki Penn de İtalyan asıllı bir aileden geliyordu ve özgürlüğü onun için her şeyden önce geliyordu. Gerçek bir “semt delikanlısı” gibi takılan ve hayatı boyunca kafayı bozuk düzene ve iktidarın kötüye kullanılmasına takan usta aktör daha o yıllarda Hollywood’un “arıza” sınıfına soktuğu isimlerden olmuştu.

“İki deli bir araya gelmemeliydi”

1985 yılı Madonna için her anlamda bir dönüm noktasıydı. 1984’te çıkardığı 45’lik Like A Virgin, cesur sözleri ve iddialı klibiyle henüz gündemden düşmemişken yeni bir bomba patlatmaya hazırlanan Madonna, Marilyn Monroe göndermeli şarkısı Material Girl’e bol sükseli bir klip çekmek istiyordu. Ne de olsa magazin gündemini belirlemek ta o yıllardan beri Madonna’nın en iyi bildiği şeylerden biriydi! Ancak klip çekimi için gittiği stüdyoda hiç hesapta yokken Sean Penn ile karşılaşan ve deliler gibi aşık olan Madonna için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Ancak bir sorun vardı: Madonna ve Penn’e yakın çevrelere göre, Serdar Ortaç’ın o ölümsüz eserinde de söylediği üzere iki deli bir araya gelmemeliydi! Belki ikisi de deliydi ama Madonna en alasından bir popüler kültür figürüyken, Sean Penn onun tam aksine hayatla sürekli kavgalı idealist ve yalnız bir aktördü. İşte eş dost böyle kıyaslamalar yaparken, bahsi geçen iki deli, bu tanışmadan sadece 3 ay sonra herkesi şoke eden bir şekilde evlilik kararı almışlardı bile. (Kim ne derse desin bu tarz tanışmaları aşırı seviyoruz ve Pub Story’den böyle alakasız tanışmalar çıkınca havalara uçuyoruz :))

Gel gelelim çift, ilk büyük krizlerini de tam da bu karakter çatışması yüzünden tam da düğün günlerinde yaşamıştı! Malibu’da gerçekleştirilecek sade törene tam 13 helikopter dolusu magazin muhabiri akın edince, Sean Penn durumdan epey rahatsız olmuş; Madonna ise aslında bu ilgiden hoşlanıyor olsa da “Aman beyim rahatsız olmasın” nidalarıyla durumu kurtarmaya çalışmıştı.

Madonna’nın en yakın dostu Debi Mazar bu evliliği şöyle tanımlıyordu: Madonna ve Sean Penn olmadıkları vakitlerde çok mutlular. Ama Sean kendini baskı altında hissettiği an içine kapanıyor ve alkole sarılıyor. Bu yüzden de çok zor günler geçiriyorlar”

Durum sahiden de böyleydi. Sean için durum artık içinden çıkılmaz bir hale gelmişti. Çünkü Madonna’nın şöhreti tahmin edilemez boyutta artıyor ve artık onlar için sokakta yürümek bile imkansız hala geliyordu. Evliliklerinde büyüyen sorunları, son bir çırpınış gibi birlikte rol aldıkları Shangai Suprise filmiyle bertaraf etmeye çalışan çiftin sonu da film kadar hazin olacaktı. Çünkü büyük umutlarla çekilen Shangai Suprise filmi gişede çok kötü çakılmıştı. Ve çift 1989 yılında, 4 yıllık evliliklerini bitirdi.

Ayrılık da sevdaya dahil

“Eee boşanmışlar işte” diye dudak bükmeyin çünkü bizim için hikaye bundan sonra başlıyor. Çünkü en trajik ayrılıklar veya bir dönemin kapanması bile Pub Story felsefesine göre yeni hikayelerin kapıda olduğu anlamına geliyor. O halde devam edelim:

Ayrılığın ardından Madonna, Penn’e nazaran epey zor toparlanmıştı. Hatta kızının babası Carlos Leon’la tanıştığı 1994 yılına kadar hayatına kimseleri sokamamıştı. Leon’dan 6 sene sonra İngiliz yönetmen Guy Richie ile ikinci evliliğini yapan Madonna hala zirvedeydi. Bu sırada Hollywood’un aranan aktörlerinden olan ve oyunculuğunu aldığı iki Oscar ödülü ile taçlandıran Penn de olgun bir aile babası olarak Robin Wright ile mutlu evliliğine devam ediyordu.

Fakat ne olduysa 2011 yılında oldu. Yıllar sonra Madonna’nın bir konseri sonrasında birlikte görüntülenen Madonna ve Penn, gündeme bomba gibi düşseler de zaten yıllar içinde bağlarını hiç koparmadıklarını itiraf ettiler. Penn için “Hayatımın aşkı” diyen Madonna, zaten her fırsatta görüştüklerini dile getiriyordu.

Birkaç yardım gecesinde bir araya gelen ve son derece samimi fotoğraflar veren çift cephesinde durum bıraktığımız gibi: Madonnakameralara Penn’i hala çok sevdiğini haykırıyor; Penn ise tıpkı eski günlerdeki gibi çekingen bir gülümsemeyle yetiniyor. Ama bazen iki kişi arasında yaşananları söze dökmeye pek ihtiyaç yoktur öyle değil mi? 🙂

Türkçe