Bazı tanışmalar çok özel #16: John Lennon & Yoko Ono

Bir kadınla bir erkek yan yana geldiğinde, ortaya yalnızca deli bir aşk ya da romantizmden arınmış sıkı bir dostluk çıkmaz. Bazen iki ruh birbiriyle öylesine şiddetle çarpışır ki, bu çarpışma sanki o iki kişinin atomlarını bile iç içe geçirecek kadar tesirli bir patlama yaratır. İşte bu gibi durumlarda ortaya çıkan kozmik enerjiye “aşk” deyip geçmek biraz haksızlık olur. İşte bu haftanın unutulmaz tanışma hikayesi de böylesine “bir” olmuş bir çiftin hikayesi: John Lennon ve Yoko Ono’nun

İlk ilham perisi ve bitmeyen özlem: Julia Lennon

Tam adıyla John Winston Lennon, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi grubu olarak anılan The Beatles’ın  en sevilen üyesi olmadan evvel Liverpool’da yaşayan parçalanmış bir ailenin her daim yalnız çocuğuydu. Annesi işçi babası denizci olan Lennon, ebeveynleri henüz o çok küçükken olaylı biçimde ayrılınca teyzesi ile büyümek zorunda kalmıştı. Çocukluk yılları boyunca annesi Julia’nın özlemini çeken ve onunla ancak lise çağına geldiğinde karşılaşan John Lennon, o karşılaşmadan birkaç sene sonra annesini bir trafik kazasında kaybetmişti. Annesiyle olan ilişkisi tam anlamıyla “Geç buldum çabuk kaybettim” minvalinde olan John Lennon, yıllar sonra bir röportajında annesinin ömrü boyunca kalbinde sızlayıp duran bir yara olduğunu söyleyecekti.

John Lennon çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca annesine o kadar hasret ve hayrandı ki, müziğe başlaması bile annesi Julia’nın Elvis Presley ve rock ‘n roll sevgisinden yola çıkmıştı. Yani anlayacağınız dünyanın en iyi rock grubunun çok sevilen üyesinin müziğe başlama nedeni aslında biricik annesini etkilemek istemesinden başka bir şey değildi! Derken liseyi bitiren ve yavaş yavaş gitarda ilerlemeye başlayan John Lennon 1957 yılında kurduğu ve ilk grubu olarak bilinen The Quarrymen’de Pete Shotton, Bill Smith ve yıllarca aynı sahneyi paylaşacağı Paul McCartney ile çalışmaya başlamıştı. Ancak The Quarrymen’in ömrü sadece 2 yıl olacaktı.

“Abi basçı yok!”

Liseden mezun olduktan sonra müzik eğitimi için Liverpool Sanat Akademisi’ne başlayan John Lennon bu dönemde Paul McCartney ile yakın arkadaşlığını sürdürüyordu. Lennon ve McCartney kafa kafaya verip “Hadi gene grup kuralım” diye düşünürken gruba McCartney’in arkadaşları George Harrison ve davulcu Pete Best dahil olmuştu. Tabii grup kurmaya çalışan tüm hevesli müzisyenlerin yaşadığı o malum sorunu Beatles da yaşayacaktı çünkü ortada bas gitar çalacak insan yoktu! Tabii böyle durumlarda birazcık risk almaktan kimseye zarar gelmezdi. Lennon ve McCartney tam da bu kafayla “Kervan yolda düzülür” diyerek resim bölümünde okuyan arkadaşları Stuart Sutcliffe’in eline bas gitarı tutuşturuvermişlerdi! Böylece 1960 senesinin Temmuz ayında rock tarihine adını altın harflerle yazdıracak The Beatles’ın ilk kadrosu kurulmuş oldu.

The Beatles ilk 45’liği olan Love Me Do’yu piyasaya çıkardığında resmen yer yerinden oynamıştı! Grubun ünü önce İngiltere’ye sonra da yavaş yavaş Avrupa’ya yayılmaya başlamıştı. Çiçeği burnunda fenomen The Beatles, ilk basçısı Stu’nun 22 yaşındaki trajik ölümü ve Pete Best’in gruptan ayrılması ile zor günler geçirse de gruba katılan Ringo Starr’la tarzını iyiden iyiye oturtmaya başlamıştı.

İkinci ilham perisi ve tarifsiz sevgi: Julian Lennon

The Beatles’ın müzik piyasasına fırtına gibi girdiği 1962 yılı aynı zamanda Lennon için de önemli bir sene olmuştu. Çünkü John Lennon o sene akademiden arkadaşı Cynthia ile evlenmiş ve 1963 yılında da annesinin isminden etkilenerek adını “Julian” koyduğu ilk oğlunu kucağına almıştı. Küçük Julian John Lennon’a sadece evlat sevgisini tattırmamış, geniş hayal gücü ile Hey Jude ve Lucy In The Sky With Diamonds şarkılarının da ilhamını vermişti.

Ancak kendisine tıpa tıp benzeyen dünyalar tatlısı oğlu Julian’ın sevgisi ne yazık ki Cynthia ile evliliğindeki problemlerin önüne geçemiyordu. John ile Cynthia’nın evliliği 1968 yılında bitmiş ve John Lennon’ın hayatında artık yepyeni bir dönem başlamıştı.

Üçüncü ilham perisi ve ruh eşi: Yoko Ono

1967 yılında bir sanat galerisini ziyaret eden John Lennon, o sergide eserleri sergilenen Japon asıllı Yoko Ono ile işte o gün tanışmıştı. Kavramsal sanatçı Ono’nun bir eseri üzerine konuşan ikili başta sadece arkadaş olsalar da John Lennon daha sonraları Yoko Ono ile tanışma anını “Onunla tanıştığım an her şeyi bırakmam gerekeceğini biliyordum” sözleriyle anlatmıştı. O dönem eşinden yeni boşanan ve aristokrat bir ailenin şahsına münhasır kızı olan Yoko Ono’ya deliler gibi hayran olan John Lennon, Ono’yu hiç zaman kaybetmeden hayatının merkezine koymak istiyordu.

Ancak Yoko Ono o kadar cool ve rasyoneldi ki, henüz yeni bir ilişkiye hazır olmadığı gerekçesiyle John Lennon ile bilinçli olarak tam 18 ay hiç görüşmemeyi tercih etti. Belki de Yoko’nun bu kararlılığındandır bilinmez, John Lennon bu 18 ayın her gününde Yoko’ya daha çok aşık oluyordu. Ve nihayetinde ikili 1969 yılında Cebelitarık’ta sade bir törenle evlendiler. Çift düğün törenlerinde The Beatles’ın en özel şarkılarından “The Ballad of John and Yoko” eşliğinde dans etmişlerdi.

Sadece “Lennon”…

Yoko ve John’un evliliğinden sadece bir yıl sonra The Beatles dağıldığında herkes bu durumdan Yoko Ono’yu sorumlu tutmuştu. Onlara göre Yoko John’un hayatına girdiğinden beri John çok değişmiş, içine kapanmış ve hayata daha kibirli bir bakış açısıyla yaklaşmaya başlamıştı. Hatta koyu Beatles fanları grup dağılınca Yoko Ono’ya duydukları nefreti bağıra çağıra ifade etmekten asla çekinmiyorlardı. Ancak John ve Yoko cephesinde durum her şeyden ve herkesten azade, izole bir uzay kapsülünde yaşamaktan farksızdı. Kısacası duydukları hiçbir şey onlarım umrunda bile değildi!

Bu sırada tüm The Beatles üyeleri solo kariyerlerine odaklanmışken, John Lennon eşi Yoko Ono ile dünyanın dört bir köşesinde aktivizm faaliyetlerine devam ediyordu. Çıplak protestolardan pasif direnişlere kadar pek çok eylemle gazete sayfalarını süsleyen çift, hem destekleniyor hem de yerden yere vuruluyordu. 1975 yılında oğulları Sean’la taçlanan ve deyim yerindeyse dünyaya meydan okuyan bu ilişki John Lennon için artık hayatın ta kendisiydi ve bir basın açıklaması yaparak hayatını iyi bir aile babası olmaya adayacağını duyurmuştu.

“Imagine all the people…”

Tüm eleştirilere, saldırılara ve nefret söylemlerine kulaklarını tıkayıp kendi izole evrenlerinde mutlu olmayı seçen John Lennon ve Yoko Ono, ne yazık ki John Lennon’un 1980 yılında evinin önünde takıntılı bir hayranı tarafından vurulması ile sonsuza dek ayrı düştü. Gözleri önünde katledilen John Lennon’dan sonra adı başka hiçbir erkekle anılmayan Yoko Ono, John’suz bir hayatla sadece ve sadece üreterek başa çıkıyordu. Lennon’un öldüğü 1980 yılından bugüne kadar 26 albüm, onlarca belgesel ve sayısız sergiye imza atan Ono, bugün 86 yaşında ve belli ki son nefesine kadar dünyaya John Lennon’un o son şarkısıyla seslenmeye devam edecek…

“Imagine there’s no heaven

It’s easy if you try

No hell below us

Above us only sky

Imagine all the people living for today”

Türkçe