Bazı tanışmalar çok özel #12: Heath Ledger & Michelle Williams

Yaşadıkları kısacık hayatlardan mı yoksa ani ve travmatik gidişlerinden midir bilinmez, bazı insanların hayatlarımızda bıraktığı iz, yaşattıklarından çok daha büyük oluyor. 28 yaşında bu dünyadan terk-i diyar eden genç aktör Heath Ledger de tıpkı aynı yaşlarda yaşama veda eden Jim Morrison, Jimi Hendrix, Amy Winehouse ve Jeff Buckley gibi kendi varlığını bir nevi ölümsüzleştirerek “Yaşasaydı kesin böyle yapardı” varsayımlarıyla dolu bir fanusa hapsetmiş oldu.

Akıllarda en çok Batman The Dark Night’ta hayat verdiği sıra dışı Joker rolü ile kalan Ledger’ın gidişinin üzerinden koca bir 10 yıl geçmişken, Pub Story olarak herkesin hayran olduğu bu çekici ama karmaşık adama hayat veren Michelle Williams’la yollarının nasıl kesiştiğini anlatmak istedik…

Cesur, provakatif ve sınır tanımayan bir aktör

1979 yılında Avustralya’da dünyaya gelen Heath Ledger kendi deyimiyle bebekliğinden beri varoluş sancısı çeken bir çocuktur. Bu dünyaya neden geldiğini ve yaşama ne amaçla geldiğini sorgulamaktan bir an bile vazgeçmeyen Heath, henüz 10 yaşındayken yaşama amacının oyunculuk olduğunu keşfedecek kadar “farkında”dır. Bu uğurda okulu bırakan ve çoğu zaman ailesiyle ters düşen genç Heathcliff, yeteneğiyle olduğu kadar karakteristik yüz hatlarıyla da yapımcıların dikkatini çeker ve 1999 yılında rol aldığı 10 Things I Hate About You filmiyle artık resmen profesyonel bir aktör olur.

Hollywood’un efsane aktörlerinden -hatta Oliver Stone’un yönettiği The Doors filminde Jim Morrison’ı da canlandıran- Val Kilmer’a olan fiziksel benzerliğiyle bir süre manşetleri süslese de, Heath Ledger kısa süre sonra şahsına münhasır bir aktör olduğunu ispatlar ve Oscar ödüllü Monster’s Ball filminde adından söz ettirmeyi başarır. Ancak ünlü aktörün her anlamda “hayatını değiştiren” film ise kesinlikle Brokeback Mountain olur. Çünkü Amerikan kırsalındaki tüm tabulara rağmen aşklarını yaşamaya çalışan iki eşcinsel kovboydan Ennis Del Mar karakterine hayat veren Heath Ledger bu film sayesinde hem metot oyunculuğu konusundaki yeteneklerini ispatlar, hem de dünyaya muhteşem bir iz bırakmasını sağlayan, sevdiği kadın Michelle Williams’la tanışır.

Film setinde başlayan “film gibi” bir hikaye

İlk olarak 2004 senesinde Calgary’de çekimleri devam eden Brokeback Mountain filminde karşılaşan Heath Ledger ve Michelle Williams aynı zamanda bu filmde, partner olan iki karakteri canlandırır. Eşcinsel kovboy Ennis Del Mar ve onun çileli karısını canlandıran ikili arasındaki ilişki, alışılmış Hollywood set aşklarının aksine arkadaşlıktan aşka evrilmez. Çünkü Heath ve Michelle’in arasındaki şey düpedüz ilk görüşte aşktır!

Filmde yer alan; kızakla tepeden aşağı kaymaları gereken bir sahnenin çekimi sırasında sakatlanan Michelle Williams’ı kucakladığı gibi hastaneye götüren, ambulansta yolculuk ettikleri süre boyunca onun saçlarını okşayıp ellerini tutan ve yanından bir an olsun ayrılmayan Heath, ablası Kate’in tabiriyle kelimenin tam manasıyla çarpılır. İlişkilerini “Bana karşı her zaman çok koruyucu ve şefkatliydi. Onun yanında kendimi asla tehlikede hissetmezdim” cümleleriyle anlatan Michelle, Brokeback Mountain’ın vizyona girdiği sıralarda hamile olduğunu öğrenir ve bu haber Heath Ledger’ı her şeyden daha çok mutlu eder. Ve Hollywood’un bu genç ve mütevazı çifti, dünyalar güzeli kızları Mathilda ile birlikte, Brooklyn’de gözlerden uzak ve mutlu bir peri masalı yaşamaya başlarlar. Ta ki onları bekleyen o acı sona kadar…

Joker’le birlikte gelen karanlık bir dönem

Heath Ledger için Christopher Nolan’ın yönettiği Batman The Dark Night’ta canlandırdığı Joker karakterinin ne kadar önemli bir kilometre taşı olduğunu bilmeyeniniz yoktur. Makyajı, mimikleri, kahkahası ve sinir bozucu alaycılığı ile The Dark Night’taki Joker, karakteri sinema tarihine damga vuran karakterlerden biridir. Fakat Ledger, aynı zamanda son rolü olan Joker karakterine hayat verirken oldukça sancılı bir süreçten geçer.

O sıralarda metot oyunculuğuna kafayı fena halde takan Heath Ledger, Joker karakterini yeniden yorumlamak için o kadar fazla kafa yorar ki, bu uğurda gecelerce uykusuz ve aç kaldığı ve hatta kendini ailesinden bile izole ettiği söylenir. Role hazırlanırken en son kendini Londra’da bir otel odasına kapatan ve aylarca kimseyle görüşmeyen Ledger, bu odada makyaj denemelerinin yanı sıra; Joker’in o hafızalara kazınan kahkahasını ve ses tonunu yakalamak için binlerce ses kaydı yapar.

Ancak belki de bu rolün karanlık tarafından olsa gerek, Heath artık tamamen içine dönmüştür ve kimse onun zihninde olup bitenleri tahmin edemez. Ve ne yazık ki filmde sergilediği efsane performansı beyaz perdede seyredemeden ve hatta bu rolü için kendisine layık görülen Oscar ödülünü kucaklayamadan 22 Ocak 2008 tarihinde Manhattan’daki evinde, aşırı doz uyuşturucu nedeniyle kalp durması sonucu henüz 28 yaşındayken hayatını kaybeder.

Zaman gerçekten her şeyin ilacı mı?

İçinde bulunduğumuz yıl itibariyle Heath Ledger’ın ölümünün üzerinden tam 10 yıl geçmiş olsa da, acısını hala ilk günkü gibi taze yaşayan Michelle Williams’ın her daim hüzünlü gülümsemesi bu klişenin asılsızlığını kanıtlıyor öyle değil mi?

12 yaşındaki kızı Mathilda ile birlikte, yakın zamana kadar Heath ile paylaştıkları Brooklyn’deki evde yaşayan Michelle Williams’ın 10 senelik yalnızlığı ise geçtiğimiz günlerde Andrew Youmans ile nişanlanması ile sona erdi.

Muhtemelen, babası Heath Ledger’a tıpa tıp benzeyen kızı Mathilda’ya her baktığında sevdiği adamı anımsayan Michelle Williams için yeni bir dönem başlıyor olsa da, Williams’ın gözlerindeki o hüzünlü gülümseme asla kaybolmayacak gibi görünüyor.

Türkçe