Bazı tanışmalar çok özel #11: Bülent & Rahşan Ecevit

İki kişinin etle tırnak gibi olmasının hem insanı cezbeden hem de korkutan bir yanı vardır. Çünkü iki kişi böylesine “bir” olduğunda, birlikte tüm dünyaya kafa tutacak kadar güçlü hissetseler de içlerinden biri “yok” olduğunda kalan kişi için hayat artık hiç olmadığı kadar anlamsızlaşır.

İşte Türkiye’nin en ölümsüz çiftlerinden Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Hanım’ın ilişkisi de tam böyle bir ilişki. Onlarca yıldır birbirleri olmadan anılmayan ve daima el ele olan Ecevitler’in tanışma hikayeleri de tıpkı karakterleri gibi naif, romantik ve şiirsel…

17 yaşından beri…

Bülent Ecevit denildiğinde hepimizin aklına gelen çağrışımlar aşağı yukarı birbirine benzer: Efendi, nazik, kültürlü, hassas, ince düşünceli ve centilmen… Onlarca yıl Türk siyasetinde nezaketi ve kendine has tavrı ile bir ekol olmayı başaran Bülent Ecevit, aslında gençlik yıllarından beri bu sıfatlarla anılıyordu. Küçük yaşlarından itibaren edebiyata, şiire ve sanatın pek çok dalına ilgi duyan Bülent Ecevit, 1942 yılının bahar döneminde dönem arkadaşları ile birlikte bir oyun sahnelemeye hazırlanıyordu. Şans bu ya genç Bülent’in bir süredir Robert Kolej’in koridorlarında uzaktan izlediği Rahşan da resim yeteneğinden ötürü sahnelenecek oyunun dekorlarını yapmakla görevliydi.

Ancak o yıllarda henüz 17 yaşında olan Bülent Ecevit çok utangaç ve mahcup bir delikanlıydı ve Rahşan’la bir türlü konuşamıyordu. Bu konuda yakın arkadaşlarından yardım isteyen Bülent, en sonunda o haftalarda okulca gittikleri bir piknikte sonraları “ruh eşim” diye tarif edeceği Rahşan Ecevit’e açılma cesaretini göstermişti. Neyse ki Bülent’in duyguları karşılıklıydı ve kolejli aşıklar için artık yeni ve umut dolu bir dönem başlamıştı.

 

O yıllarda hem harıl harıl gelecek planları yapan hem de birbirleri ile vakit geçirmekten hoşlanan genç çift, yaşıtlarından her zaman biraz farklıydı. Örneğin sınıf arkadaşları okuldan kaçıp dansa ya da sinemaya giderken Bülent ve Rahşan, birlikte Robert Kolej’in korusunda şiirler okuyup; saatlerce okudukları romanları tartışırlardı. Başarılı bir gazeteci olup yurt dışında Türkiye’yi temsil etme hayalleri kuran Bülent ve en iyi Türk ressamları arasında anılmak isteyen Rahşan için artık dünya sanki iki kişilik korunaklı bir fanusa dönüşmüştü!

Onca yoksulluğa rağmen

Tabii ki çok geçmeden, birbirlerine tutkuyla bağlı bu iki gencin gelecek planları arasına evlilik de eklenmişti. Ve Bülent Ecevit sonunda Rahşan’ına, müdavimi oldukları ve halen aynı yerinde hizmet veren Ayaspaşa Rus Lokantası’nda yedikleri mütevazı bir yemeğin ardından Dolmabahçe Sarayı’nın merdivenlerinde evlenme teklif etmişti.

Teklifi hem mutluluk hem de biraz telaşla karşılayan Rahşan Hanım, ailesinin evlilik kararlarına vereceği tepkiden çekiniyordu. Çünkü Aral ailesi eğitimlerine son derece önem verdikleri kızlarının üniversiteden mezun olmadan evlenmesine şiddetle karşıydı.

Hal böyle olunca, 1944 yılında Robert Kolej’den yeni mezun olan çift, evlilik kararlarını bir süre askıya alarak Ankara’ya ailelerinin yanına dönmüşlerdi. Ancak kızı Rahşan’ın gözyaşlarına dayanamayan Namık Zeki Aral, çaresiz Bülent Ecevit’i iş yerine davet ederek onu tanımayı kabul etmişti. Ve bu tanışmada Bülent Ecevit’in kibarlığından, dürüstlüğünden ve iyi ahlakından çok etkilenen Namık Zeki Aral, ön yargılarını bir kenara bırakarak çiftin nişanlanmasına izin vermişti.

Çift 1946’da sadelikten de öte bir törenle evlendiklerinde Bülent, hem Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde öğrenci hem de Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde tercümandı. Ailesinden maddi destek almayı kabul etmeyen ve o dönem geliri çok da iyi olmayan Bülent Ecevit ve eşi Rahşan için bunlar hiçbir zaman sorun olmamıştı. Hatta çiftin belki de hayatları boyunca parasızlığın acısını hissettikleri tek olay, Bülent’in görev icabı Londra’ya gönderildiğinde Rahşan’ın parasızlık yüzünden bir sene boyunca Ankara’da kalması olmuştu.

Siyasete romantizm karıştırmak

Ne tuhaftır ki hayatını başarılı bir gazeteci ve yazar olarak sürdürmek isteyen Bülent Ecevit, eşi Rahşan Ecevit’le birlikte üye olmak için girdikleri CHP Çankaya İlçe Başkanlığı’ndan çıkarken Türk siyasetinde yeni bir dönemi başlatmakta olduğundan elbette habersizdi. Ve birlikte attıkları bu adım, sanki Ecevit çiftinin siyaset sahnesinde bile omuz omuza çarpışacaklarının sinyallerini verir gibiydi.

Bülent Ecevit o yıllarda “Karaoğlan” lakabının hakkını verircesine genç, dinamik, entelektüel ve demokrat bir siyasetçiydi ve Türk siyasetinin gidişatını değiştirecek kadar etkili bir isimdi. Ancak söz konusu siyaset olunca işler her zaman iyi gitmiyordu ve zemin çoğu zaman epey kaygandı. Hatta Bülent Ecevit 1980 darbesi sonrasında bir süreliğine siyasetten men edildiği için, 1985 yılında Rahşan Ecevit başkanlığında kurulan DSP ile, Ecevitler‘in siyaset arenasından çekilmeye niyetlerinin olmadığı dosta düşmana ilan edilmiş oldu. Bugünden sonra Rahşan Hanım, biricik eşinin elinin ermediği her konuda onun en büyük desteği olacaktı.

Ölümünden 2 sene önce Can Dündar’a verdiği bir röportajda “Biliyor musunuz, Rahşan da ben de siyaseti sevemedik.” cümlesi ile aslında ne kadar yorulduğunu belli eden Bülent Ecevit’in tek hayali Rahşan’ıyla birlikte huzurlu bir kır evine yerleşerek gece gündüz daktilosunun başında olmaktı. Bu yüzdendir ki Bülent Ecevit 2006 yılında 81 yaşındayken bu dünyaya veda ettiğinde akıllarda kalan resimler, çiftin miting meydanlarında verdikleri pozlar yerine; iki insanın en korunmasız halleriyle birbirlerine sığınırken çekildikleri o doğaçlama kareler oldu…

 

Türkçe